Saturday 22 November 2008

FAT32 vs. NTFS

Sizlere bugün başıma gelen bir olaydan bahsedeyim. Yeni aldığım 8gb.lık flash diskime 4.2gb. büyüklüğünde bir .iso dosyası atmak istedim fakat bilgisayar ısrarla "Yeterli alan yok." uyarısı döndürdü. İlk başta sorunun flash diskten kaynaklandığını düşündüm ve 4.2gb boyutundan daha büyük bir klasör kopyalamayı denedim ve hiçbir sorun çıkmadı. Google'a başvurmanın zamanı gelmişti:). Kısa bir araştırmadan sonra dosya sistemi FAT32 olan disklerin tek dosyada en fazla 4.0gb. büyüklüğünü kaldırabildiğini öğrendim. Çözüm olarak flash diskimizi NTFS dosya sistemine dönüştürmemiz gerekiyor fakat daha önce flash disk biçimlendirenler fark etmiş olacaklardır ki biçimlendirme menüsünde NTFS dosya sistemiyle biçimlendir seçeneği yok. Bu sorunu aşmak için birkaç küçük adım gerekiyor onlar ise şu sırada.

Masaüstümüzdeki Bilgisayarım simgesine sağ tıklayıp-->Yönet-->Aygıt Yöneticisi-->Disk sürücüleri-->Flash diskinizin adı (örnek: SanDisk Cruzer USB Device) üzerinde sağ tık ve Özellikler-->İlkeler-->Performans için en iyi duruma getir. Dedikten sonra Tamam'a tıklayıp pencereleri kapatabiliriz.

Artık flash diskimiz NTFS dosya sistemine dönüştürülebilir hale geldi. Dönüştürme işlemi ise...

Bilgisayarım-->Flash diskiniz üzerinde sağ tık-->Biçimlendir (Dosya sistemi sekmesinde NTFS seçilir)

Biçimlendirme flash disk üzerindeki tüm verileri silecektir dikkatli olun.

Wednesday 5 November 2008

Görüntülerimiz Maçın İkinci Yarısından

Bu bloga futbol yazmamaya çok uğraştım. Kendi içimde savaşlar verdim, fakat başarılı olamadım sevgili okur. Ama daha sofistike bir spor ile başlayarak bu kendinibilmezliği biraz da olsun azaltalım.


Konumuz Tenis. İşsiz güçsüz dolaştığım zamanları değerlendirmek amaçlı kuzeninde iteklemesiyle tenise başlamak gibi bir gaflette bulundum. Tenis öyle kazık bir spor ki; nasıl anlatsam... Hani kastıran finaller sonrasında deriz ya "olm 70 bekliyodum, karı 30 vermiş". İşte tenis tam böyle bir spor. Haspel kader karşı tarafa yolladığınız top size geri döndüğünde, kortun kış köşesinden yaz köşesine doğru deliler gibi depar attıktan sonra topa Federer misali backhand topspin ile baseline a gönderirim sandığınız top bırakın baselineı, bırakın sizin kortu, 3mt. telleri aşıp yan korta düşüyor. İşte 70 beklerken 30 almak diye belirttiğim durum bu sevgili spor severler. Bir de raket konusu var. Tenis ne halısahada debelenmeye ne de sahilde basketbol oynamaya benziyor. Topla direkt olarak temasınız yok, raket vasıtasıyla oynadığınızdan bir sürü handikapı var. Raketi yanlış tutarsanız parmağınız su topluyor, raket biraz yukarı baktı mı topları yan korttan topluyorsunuz. Uzun lafın kısası oturun oturduğunuz yere. Ne tenisi, gidin halısahaya...

Gelelim futbol konusuna. Fenerbahçe geçen yıl bu dönemlerde avrupada rakiplerine kök söktürürken şimdi Beşiktaş'ın rekorunu kırıp kıramayacağı konuşuluyor(hani şu 8li olan). Fenerbahçeli olmadığım için bu konularda pek fazla ahkam kesmeyeceğim, ancak dünya takımıyız diyen bir kulübün elinden Aurelio gibi bir yıldız oyuncuyu kaçırması pek bir yanlış geliyor bana. İsim marka değerini kariyeriyle sağlamış oyuncuları her ne olursa olsun takımda tutmak gerekir diye düşünüyorum. Aynı olay takımım olan Beşiktaş için de geçerli.

Beşiktaş için konuşursak.Bundan 2-3 yıl önce avrupada ismi olan, ismiyle katma değer yaratan John Carew bir yıl oynatıldıktan sonra kar amacıyla satıldı. Bu gibi isimli oyuncular hem takımınızın marka değerini arttırır hem de rakipleriniz karşısında büyük avantajlar sağlar.

John Carew demişken, siyahi oyuncunun türk ve dünya futbolu ile tanışması, benim '98 sonbaharında ortaokuldaki sınıfıma girdikten sonra cevval arkadaşlarımın Valerenga!!! Valerenga!!! diye bağırmalarından yaklaşın 8-9 saat önce olmuştur. O maçta Beşiktaş'ımızın 3-0 önde tamamladığı ilk yarıdan sonra , John Carew sahneye çıkmış ve 3 gol atarak Beşiktaş'ı elemişti.

Biraz da güzel Quote verelim cila olsun...

"...Koray attı, tarihi bir maç izliyoruz tarihi."
(Yer: Ş.Saraçoğlu, İstanbul)
"...Beşiktaş, Sergen'le uçuyor." (Yer: Stamford Bridge, Londra)
"...Sergen attı şampiyonluk geldi." (Yer: İnönü, İstanbul)